top of page

Dumanın Adı: Zaman

Güncelleme tarihi: 12 dakika önce

Zaman, çoğumuzun fark etmeden harcadığı bir mirastır. Onu saatlerle ölçeriz, takvimlerle sınırlamaya çalışırız. Oysa zaman dediğimiz şey, çoğu kez sadece bir his olarak çöker üstümüze: bir sabah uyanamamakta, bir akşam erken kararmakta, bir sohbetin ortasında ansızın susmakta. Yazının devamına geçmeden pipolarımızı yakalım, spotifyı açalım.






Pipo, zamanı ölçmenin başka bir yoludur. Çünkü pipo içmek için acele edemezsin. Tütünü doldururken, hafifçe bastırırken, çakmağın aleviyle ilk kıvılcımı verirken… Her adımın bir ritmi, bir niyeti vardır. Pipo, seni zamanla uzlaştırmaz; seni onunla aynı hizaya çeker.


Bir fincan kahveyle bir pipo yaktığında, dünya dışarıda aynı hızla dönmeye devam eder. Trafik akar, haberler geçer, insanlar bir yere yetişir. Ama sen, bir köşede dumanı izlerken aslında zamanı yeniden tanımlarsın. Artık bir dakika, yalnızca bir dakika değildir. O, belki bir hatıradır. Belki bir iç çekiş. Belki de bir sessizlik kadar uzundur. Pipo içmek, zamanı harcamak değil; onunla birlikte kalabilmektir. Hızlı akan günün içinde küçük bir liman, yavaş yanan bir sığınaktır. O dumanın içinde geçip giden günlere ağıt da yakılır, gelen günlere dair sessiz umutlar da. Kimi zaman kül tabakasında biriken günler, geçmişin ağırlığını fısıldar. Kimi zaman son nefesle birlikte gelecek, dumanın arasından bir ihtimal gibi belirir. Çünkü pipo, zamanı geri getirmez; ama ona dokunur. Kendi zamanını kurar. İçtiğin tütünle birlikte, içindeki zamanı da yakarsın. Geriye sadece hafif bir tat kalır. Ve bir nebze huzur.


Ama huzur dediğimiz şey de kolay kazanılmaz. Bir piponun içini yakmakla gelmez. Zamanla birlikte pişer. Her duman, biraz daha ayıklar zihni. Her kül, biraz daha hafifletir yükü. Ve gün gelir, pipoyu yalnızca içmek için değil, düşünmek için yakarsın. Konuşmak değil, susmak için. Unutmak değil, hatırlamak için.

Sahiden, bir insan pipoyu neden yakar? Gerçek sebep çoğu zaman tütün değildir. Belki bir dostun hatırasıdır. Belki bir mektubun ucudur. Belki de çocukluğundan kalma bir ses, bir gölge. Zamanla beraber yandıkça, pipo bir eşya olmaktan çıkar. Sessizlikle konuşan bir dost, sabırla eğiten bir öğretmen olur. Zamanın külüyle dolan küllük, bir takvime dönüşür bazen. Hangi gün, hangi pipo, hangi düşünce? Bir insanın hayatı bu sorularla da yazılabilir. Hangi duman, hangi saat? Hangi sessizlik, hangi akşam? Çünkü zaman, hızla tükenen bir şey değil sadece. Bazen bir nefeste durur. Bazen bir çakmak sesinde başlar. Ve bazen, yavaş yavaş söner bir piponun ucunda. Ama o an, belki de günün en anlamlı anıdır.


Hem, zaman, modern çağın en gürültülü yitimi değil midir? Her şey daha hızlı, daha verimli, daha kısa sürmelidir. Ama pipo, bu çağın inadına suskun bir karşılıktır. Dumanın salındığı her saniye, hızın reddidir. Her tütün dolumu, unutulan bir geleneğin tekrarıdır: yavaşlamak. O yüzden, pipo içen biri aslında bir eylemde bulunmaz bir hâlde kalır. Bekler. Beklemenin ne olduğunu unutan bir çağda, beklemek bile başlı başına bir düşüncedir.


Bir pipo bitince, zaman dahi bir daire çizer. Tütün biter, kül dökülür, duman dağılır. Ama o dairenin ortasında kalan sensindir. Belki bir düşünceyle, belki bir soruyla, belki sadece boşlukla. Ve bu boşluk, çoğu zaman günün en dolu anıdır. Pipo içmek, zamanı “tüketmek” değil, zamanı “yaşamak” demektir. O yüzden belki de bazı pipolar vardır ki, sadece belli günlerde yakılır. Belli bir havada, belli bir saate ait gibidirler. İnsan gibi. Her biri ayrı bir karakter, ayrı bir hatıra taşır. Zamanla pipolar da kişilik kazanır. Kimisi hüzünlüdür, kimisi neşeli. Kimisi bir kaybın dumanını taşır, kimisi yeni bir başlangıcın...


Ve zamanla insan, her dumanın aslında kendine döndüğünü fark eder. Saatler geçer, mevsimler değişir, takvim yaprakları birer birer düşer... ama piponun dumanı hep aynı şeyi fısıldar: “Şimdi, buradasın. Ve bu yeter.”


-Thracian Pipe

Comments


bottom of page